Rusya-Kuzey Kore ittifakı dünya için ne anlam ifade ediyor?

Geçtiğimiz hafta Vladimir Putin’in Pyongyang ziyaretinde imzalanan ikili savunma anlaşması Batı dünyasında endişeyle karşılandı. Anlaşmaya göre iki ülkenin işgal edilmesi durumunda birbirlerine askeri destek sağlayabilecekler. Ancak bu, doğrudan işgal haricinde birçok jeopolitik gelişmenin habercisi olabilir.

KORELİLER UKRAYNA’DA

Ukrayna savaşının başından bu yana iki Kore’nin de savaşla yakından alakası olduğunu söylemek gerekir. ABD, yıpratma savaşının bir numaralı ihtiyacı olan top mermisinden en çok Güney Kore’de bulabilmişti. Kore savaşından kalma bu mühimmatlar Ukrayna’nın ihtiyaçlarını bir süreliğine karşıladı. Benzer bir durum diğer Kore için de söz konusuydu. Güney Kore’ye göre Kuzeyli komşuları Eylül 2023’ten bu yana üç milyondan fazla top mermisi içeren 6700 kadar konteynırı Rusya’ya göndermişti. Ukraynalı askerlerin sahada bulduğu mühimmat kalıntıları da Kuzey Kore’nin Rusya’ya açıktan silah desteği sağladığını biliyordu. Güney Kore’ye göre Rusya, bu mühimmatlar karşılığında Pyongyang’a erzak ve hammadde tedarik etmişti. Hem Moskova hem de Pyongyang silah ticareti iddiasını reddetmişti.

Ukrayna Savaşı’nın tüketici doğası göz önünde bulundurulduğunda iki tarafın da aldığı mühimmat desteği şaşırtıcı değil. Rusya Savunma Bakanı olduğu dönemde Sergey Şoygu’nun sıkça yaptığı Kuzey Kore ziyaretleri de bize bu desteğin devam edeceğini gösterdi. Ancak bu yapılan savunma paktı, işleri bir adım daha öteye taşıyor. İki ülkeden birinin saldırı altında kalması durumu Rusya için muallak bir mesele. 2022 Şubat ayında Ukrayna’dan ayrılan ve sonradan referandum yaparak Rusya’ya bağlanan Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk bölgeleri de sonuç olarak “Rusya” sayılıyor. Böylece bu bölgelere Ukrayna tarafından düzenlenen saldırılar pakt kapsamında Kuzey Kore’nin asker desteği sağlaması için gerekçe sayılabilir.

İngiliz istihbaratı, Rusya’nın ülke ve küresel çapta aylık 30 bin askeri ordusuna katabildiğini iddia ediyor. Durum böyle olduğunda Rusya, zayiatları ve rotasyon ihtiyacını karşılayacak kadar askeri yeni bir seferberliğe başvurmadan bulabiliyor demektir. Ancak savaşın yıpratıcı doğasının yanında Putin’in düşünmek zorunda kaldığı iç politika da söz konusu. Rusya, savaşın yakın zamanda bitmemesi halinde asker bulmakta zorlanmaya başlayabilir. Böylesi bir zamanda Kuzey Kore’den gelecek destek onlar için hayati olacaktır. Ancak şunu da not etmeli; Kuzey Kore ve Rusya’da ortak bir dil yok, ortak doktrinler yok. NATO benzeri bir yapı değiller. Bu da iki ordu arasındaki koordinasyonun zayıf olacağı anlamına gelir. Rusya, acil bir durum olmadığı takdirde böylesi bir desteği en azından büyük çapta talep etmeyecektir. Yine de daha ufak, “gönüllülük” esasına dayanan ve nispeten otonom bir şekilde hareket eden Koreli birlikleri sahada görmeye başlayabiliriz. Benzer güçler “Yabancı Lejyonu” adı altında Ukrayna tarafında savaşın başından bu yana faaliyet gösteriyor. Ancak Ukraynalılar da Batı’dan gelen bu askerlerle yaşadıkları koordinasyon sorunu sonrası  Yabancı Lejyonu’nu sahadan çekme kararı aldılar.

PYONGYANG İÇİN FIRSAT

Tabii bu durum, Kuzey Kore için büyük de bir fırsat oluşturdu. Bölgede Çin’den başka müttefiki olmayan Kuzey Kore, uzun yıllardır Batı’nın ağır yaptırımları altındaydı. 2013 yılında Rusya bile bu yaptırımlara katılmıştı. Son dönemde esen dostluk rüzgarları hem bu yaptırımları bitirdi, hem de Kuzey Kore’nin kilit sanayi ürünleri için ihtiyaç duyduğu parçaları temin edebileceği bir zincire dahil olmasını sağladı. Yani, Batı yaptırımları mağdurları yavaştan bir araya gelmeye başladı.

Asıl batıyı korkutan bu ittifakın genişleme ihtimali. Dünya’da yeni bir Soğuk Savaş rüzgarları eserken İran’ın Rusya’ya açıktan verdiği desteği resmileştirmesi, Tayvan meselesinin büyümesi sonrası Çin’in bile benzer bir tutum alması söz konusu. Bu, hem Batı dünyasının uyguladığı yaptırım tehdidinin gücünü kaybetmesine hem de Varşova Paktı’ndan bu yana ilk kez NATO’ya rakip askeri bir ittifakın ortaya çıkmasına vesile olabilir. Ancak tüm bunları konuşmak için erken. İran’da hala Batı’yla nükleer anlaşmaya dönülebileceğini düşünen ciddi fraksiyonlar var. Çin ise özellikle Avrupa ile ticari ilişkilerini korumak ve hatta güçlendirmek istiyor. Bu nedenle şimdilik Rusya’nın ekonomisini ayakta tutacak bir pazar olarak varlığını sürdürmek Çin’e yeterli olacaktır. Tabii Tayvan meselesi sıcak çatışmaya dönerse o zaman bambaşka şeyler konuşuyor olacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

x