Türk Edebiyatı’nın “vatan şairi” Namık Kemal, vefatının 135’inci senesinde anılıyor.
Asıl adı Mehmet Kemal olan, “Namık” adını ise Şair Eşref Paşa’dan alan Namık Kemal, 21 Aralık 1840’ta Sultan 2. Abdülhamid’in müneccimbaşısı ve yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı Yenişehirli Mustafa Asım Bey ile Fatma Zehra Hanım’ın çocukları olarak Tekirdağ’da dünyaya geldi.
Annesi Fatma Zehra Hanım’ı 1848 yılında kaybedince çocukluğunu Tekirdağ Valisi dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’da geçiren Namık Kemal, Afyon Müftüsü Buharalı Hacı Velid Efendi’den gördüğü eğitimin yanı sıra özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi.
Afyon Mevlevi Tekkesi neyzenbaşı Coşkun Dede’den tarikat usullerini öğrenen Kemal, Mart 1853’te Kars Kaymakamlığına tayin edilen dedesiyle bu kente gitti.
Kemal, Kars’ta kaldığı 1,5 yılda Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi’den tasavvuf ilmini, divan edebiyatını öğrendi, hocasının teşvik etmesiyle ilk şiir denemelerini kaleme aldı.
Vahdet-i vücut felsefesini ve Muhyiddin Arabi’yi, Mevlana’yı inceleme fırsatı bulan şair, Kara Veli Ağa adındaki kır serdarından avcılık, atıcılık, cirit oyunu dersleri aldı.
Babasının 1855’te Filibe kentine mal müdürü ve dedesinin Sofya Kaymakamlığına atanması ile Sofya’ya giden Namık Kemal, 16 yaşındayken Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesibe Hanım ile evlendi.
Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra bir mahlasname düzenleyerek asıl adı “Mehmet Kemal” olan usta edebiyatçıya “Namık” ismini verdi.
Edebiyatta Batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışan Namık Kemal, eserlerinde “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi kelimeleri daha sık kullanmaya başladı.
Namık Kemal, Şinasi’nin çıkardığı Tasvir-i Efkar gazetesinde fıkra ve tercüme yazıları kaleme aldı.
Şinasi’nin 1865’te Fransa’ya gitmesi üzerine, kendisine bıraktığı gazeteyi Namık Kemal tek başına çıkarmaya başladı.
Namık Kemal, kuruluşu 1865’e dayanan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan “İttifak-ı Hamiyet” adlı gizli derneğe katılmasının yanı sıra “Tasvir-i Efkar” gazetesinde hükumeti eleştiren yazılar yazdı. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyetinin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867’de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali yardımcısı olarak atandı fakat bu göreve gitmeyi erteleyerek Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa ile Paris’e gitti.
Fransız hükümetinin Genç Osmanlılara ülkeyi terk etmelerini söylemesi üzerine Londra’ya geçen Namık Kemal ve arkadaşları, 1868’de Mustafa Fazıl Paşa’nın maddi desteğiyle Ali Suavi ile “Muhbir” ve “Hürriyet” gazetelerini çıkardı.
Namık Kemal, çeşitli anlaşmazlıklar sonucu Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870’te Zaptiye Nazırı (Güvenlik Bakanı) Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü.
Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra Ebüzziya Tevfik Bey ile 1872’de çıkardığı İbret gazetesi muhalif yazılar yazdığı için kapatılan Namık Kemal, mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atandı. Usta yazar burada “Vatan Yahut Silistre” oyunu ile “Evrak-ı Perişan” adlı eserini tamamladı.
Namık Kemal, görevinden azledilince 1873’te İstanbul’a döndü ve tiyatroyla ilgilenmeye başladı.
“Vatan Yahut Silistre” oyununu Gedikpaşa Tiyatrosu’nda 1 Nisan 1873 gecesi sahneleyen şair, oyunu izleyenlerin galeyana gelip olay çıkarması üzerine birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı ve Magosa’ya sürgün edildi.
Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından Namık Kemal, “toplum için sanat” anlayışını benimseyerek, sanatı toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullandı.
Sırasıyla 1879’da Midilli, 1884’te Rodos ve 1887’de Sakız Adası kaymakamlığı yapan şair, yakalandığı zatürreden kurtulamadı, 2 Aralık 1888’de vefat etti.
Vefatının ardından Sakız Adası’ndaki bir caminin haziresine defnedilen Namık Kemal’in cenazesi, vasiyetine uyularak Ebüzziya Tevfik’in Padişaha müracaatı üzerine Gelibolu’ya nakledildi.
Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Sezai Öztaş, AA muhabirine, Namık Kemal’in Tekirdağ’ın önemli bir değeri olduğunu söyledi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Benim bedenimin babası Ali Rıza Efendi, fikirlerimin babası Ziya Gökalp, duygularımın babası ise Namık Kemal’dir’ dediğini hatırlatan Öztaş, “Vatan şairi Namık Kemal’in ismi doğduğu şehirde üniversitede, lise, kütüphane, cadde ve okullarda yaşatılıyor. Üniversitemizde Namık Kemal ile ilgili birçok çalışmaya imza attı. Namık Kemal’in hayatının anlatıldığını bir kitap çalışmamızda oldu.” dedi.
Öztaş, Atatürk’ün, 13 Ocak 1920’de TBMM’de Namık Kemal’in “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok mudur kurtaracak baht-ı kara maderini” sözlerini kullandığını, ardından da “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini.” dediğini aktardı.
Namık Kemal’in eşitlik, hürriyet, milliyet, vatan gibi kavramların anlam kazanmasında etkili olan bir Osmanlı aydını olduğunu belirten Öztaş, “Namık Kemal 19. yüzyılın önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından biridir. Namık Kemal şair, devlet adamı, edebiyatçı, gazeteci, siyasi düşünür tarihçi ve tiyatro yazarı olması sebebiyle çok yönlü bir mütefekkirdi. Daha çok edebiyatçı kişiliğiyle tanınan Namık Kemal’in tarih ile ilgili eserleri de bulunmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Ziyaretçilere vatan şairini anlatıyoruz”
Namık Kemal Derneği Başkanı ve Namık Kemal Evi Sorumlusu Sezai Kurt, Tekirdağ’ın vatan şairinin ismini en güzel şekilde yaşattığını dile getirdi.
Namık Kemal’in bütün eserlerini, onunla ilgili kitapları, fotoğrafları evde topladıklarını ifade eden Kurt, “Namık Kemal Evi çok tanınan bir yer. Evi bir müze evi olarak kurduk. Burası zamanla Tekirdağ’ın bir kültür evi gibi oldu. Evin ilk katı bir kütüphane ve orasını Tekirdağ arşivine dönüştürdük. Burası aynı zamanda bir mektep. Burada gençlere öğrencilere yönelik okuma günleri düzenliyoruz. buraya gelen öğrencilere, ziyaretçilere vatan şairini anlatıyoruz. Atatürk’ü, Tekirdağ’ın değerlerini, kentin tarihini anlatıyoruz.” diye konuştu.
“Namık Kemal’i her zaman saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz”
Tekirdağ İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu ise Tekirdağ’ın Mustafa Kemal Atatürk, Namık Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’dan dolayı “Üç Kemaller Diyarı” olarak bilindiğini aktardı.
Namık Kemal’in adının kentte yaşatılmaya devam ettiğini belirterek, “Namık Kemal hem fikirleriyle hem eserleriyle hem Yahya Kemal’e hem de Mustafa Kemal Atatürk’e rehber olmuştur. Tekirdağ’da nereye bakarsanız Namık Kemal’le ilgili bir iz görürsünüz. Namık Kemal’i her zaman saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.” dedi.